UNUTULMAK

Yazmayalı  olmuş epey… Yazılacak bir şey olmadığından değil elbet, hangi hissiyatı hangi kelimeye yüklemekten yanaydı tüm endişe. Bakalım şimdi başarabilecek miyiz? Sanmıyorum ama en azından “Denemedim ki!” demeyeceğim.


Gitmek mi daha zor olan yoksa kalmak mı? Ayır ayırabilirsen hadi “hicran”ı… Yoksa en acı olanı “unutulmak” mı?


Sahi, çok zaman geçmedi unutulan olmak için. Çok değil be, şunun şurasında dün bir bugün iki… İnsanoğluna güvenmekle unutulacağımız günün –en sonunda- kapımızı çalacağını biliyorduk. Ennihayetinde gelecek olan o güne kimi hazırlıklıydı; dirayeti vardı ve her geçen gün güçleniyordu karşısında duran menfaatin güçlenmesine karşı durarak. Ve her ne kadar hazırlık içerisinde olursa olsun insan, -neticesinde o da insan ya- bir yerlerde vardı o eksiklik(ler). Bunu çözemiyordu. Çözemediği o bilinmezlik de güçleniyordu anbean bilinmez oluşundan. O bilinmezlik bir gün aşikâr olunca, “yalnız” kalınca insan, işte “o an” kısık bir sesle “hoş geldin” diyordu yalnızlığa, unutulmaya… 


Kimi hazırlıksız yakalandı yalnızlığa. En güç olanı da buydu ya. En beklenmedik anda şiddeti ağır gelir yalnızlığın. Daha neyin ne olduğunu anlamadan sersemler insan. Amansız bir hastalığın sinsice sarışı gibi vücudu, sarar “yalnızlık” benliği… Ortaya çıktığında iş işten geçmiştir ve tek şey “kabullenmek”tir onu. O kadar çok kelâm varken söylenecek, tek kelime edememek ne de gariptir...


Nedendir bilmem, herhangi bir neticeye bağlamak gelmedi içimden bu yazıyı. Sanıyorum tam da bu noktada yapılması gereken bu yazının sonunu “okur”un kendisinin getirmesidir. Her okurun kendi yalnızlığı ile noktalanması gereken bir yazı olmalı bu. Son noktanın evvelinde, size bir “yalnızlık” bırakıyorum, unutulacak olan…

5 yorum:

60 dedi ki...

Unutulmak gibi sadece gözlerden bile okunabilecek acıyı üstü kapalı geçiştirmişsin. Hislerini izole edip sadece kelimeler kullanmışsın bunu sevmedim. Bir şey hissedemediğim için yazının sonunu da getiremedim. Belki de düşünen adamın hisseden değil de düşünen tarafını yansıtmak istemişsindir, bilemem. Niye acını bize de yaşatmıyorsun?

Nev'i Şahsına Münhasır Kişilik dedi ki...

Gözlerimden bile rahatlıkla okunabilecek bir acının büyüklüğünden ne yazık ki bahsedemeyeceğim. Bakınca görebilen olursa eğer, nazarımda ayrıcalıklı olacaktır elbet.

Bir acı ne kadar anlatılırsa anlatılsın, bir başkası tarafından bilinebilirliği ne olabilir ki?

Teşekkür ederim düşünce deryasına daldıran bu farklı bakış açısı için.

Adsız dedi ki...

Evet, hoş geldiniz. Yalnızların dünyasına. Yüreğini kağıt kesiği, kabuk tutmayan yaraların kapladığı insanların dünyasına hoş geldiniz.
Buruk sevinmek, geceleri düşlemek ya da hayallerle konuşmak evet evet buyurun bunlar sizin için. İstediğiniz yerden başlayabilirsiniz açık büfe acıya...
Böyle bir yazıya yakışmasa da özürlerimle birlikte iletiyorum.

Adsız dedi ki...

metinden anladığım kadarıyla sizi bu denli acıya sürükleyen bir bayan olmuş. bu mevzular özel elbet. uslubunuzu beğendim. yazılarınızın devamını dört gözle bekliyor olacağım.

Nev'i Şahsına Münhasır Kişilik dedi ki...

Yazılarımı beğendiğinize sevindim; yorumunuz için de çok teşekkür ederim.

Aslında özel bir durum söz konusu değil. İnsanlar unuttu işte. Sadece bu kadar olan biten; insanoğlu unuttu...